Yeni Ortadoğu’nun Sözlüğü
Üç ay önce Tunuslu genç Muhammed Buazizi’nin kendini yakması, Kuzey Afrika’nın ve Ortadoğu’nun tarihi akışını hızlandırdı. Uluslararası arenanın olaylar karşısındaki sessiz kalışına güvenen Libya lideri Kaddafi oyunu kan dökmekten yana kullanınca Tunus lideri Bin Ali’yi ve Mısır lideri Mübarek’i devirmeyi başaran Arap dünyasının demokrat isyancılarının lehine esen rüzgâr yön değiştirdi. BM Güvenlik Konseyi Trablusgarp’ı Neron’un (i) elinden kurtarmak için askeri bir müdahale yapma gibi gerekli, adilane fakat geç kalmış bir kararı 18 Mart Cuma günü alınca isyancıların umutları yeniden yeşerdi. İsyanların isyan başladığı günden bu yana geçen 100 günden sonra artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Bu minvalde Ortadoğu sözlüğünün yenilenmeye ihtiyacı var.
El Kaide: Gilles Kepel Tunus’ta, Mısır’da, Libya’da ve diğer ülkelerde meydana gelen olayların genelde İslâmi Terör’ün, özelde ise Bin Ladin’in Arap dünyasına dair sahip olduğu ideolojinin ve politikanın çöküşünü kanıtladığını ileri sürmektedir. Diğer bir uzman Fransız Olivier Roy, İslâmi Terör’ün Afganistan ve Pakistan gibi Arap olmayan ülkeler ile Sahel gibi çöl bölgelerinden başlayarak tüm Arap dünyasında rağbet görmesini oldukça manidar olarak değerlendirmektedir. Binyılcılık (ii) , Arap vatandaşlarının kalplerini ve beyinlerini kazanmada başarılı olamamıştır. Fakat tehlikeli bir şiddet ortamı hüküm sürmeye devam etmektedir.
Araplar: Tarihsel, dinsel ve kültürel bağlar ile birbirine bağlanmış Arap halkı Moritanya’dan Irak’a kadar uzanan geniş bir coğrafyada yaşamaktadır. Son yıllarda Batılıların Araplar hakkında sistematik olarak yaptığı İslamcı ya da olası İslâmi terörist gibi etiketlemeler (hepsi öyle olmasa da) sebebiyle oluşan Batılı bakışı neredeyse yok olmuştur. Araplardan bazılarının ikinci Nahda (iii) olarak değerlendirdiği 2011 demokrasi devrimi Arapların kendilerine yeniden görünebilirlik kazandırmıştır.
Pan-Arabizm (iv) : Aktif hareketler ortak yönlere sahiptir (veya sahip oldukları düşünülmektedir): Despot ve bozuk rejimleri reddetme, özgürlük ve hak talebinde bulunma olarak sıralanır. Mısırlılar Tunusluların önderliğini yaptığı örneği devam ettirdiler. Laik ve demokratik yeni bir Pan-Arabizm filizlenmektedir.
Bin Ali ya da Bin Laden: Araplar, otokrasi ve teokrasi arasında gidip gelen sahte, alternatif bir rejime karşı ayaklanmışlardır.
ABD: Bush tanklar, uçaklar ve füzeler ile Ortadoğu’ya demokrasi getireceğini söylüyordu. Tahmin edileceği üzere başarısız oldu. Özgürlük herkesin desteklediği ayaklanmalar sayesinde halkın içinden gelecektir. Fakat özgürlük bütün demokrat devletler tarafından teşvik edilmeli ve desteklenmelidir. Irak işgali, dünyanın tek süper gücü olmaya çalışan bir devletin imparatorluk olma yolunda son girişimidir. Bugün ABD’nin Ortadoğu’daki iktidarı sorgulanabilir. Hatta bugün İsrail’in bile bu konuda şüpheleri vardır.
Avrupa: Avrupalı egemen çevreler Akdeniz’in güney kıyılarındaki liderler ile dosttular. Bu durum Avrupalılara gazı ve petrolü garanti ederken, göçü kontrol altına alıyor ve İslamcıları baskı altında tutuyordu. Tunus’taki ve Mısır’daki olaylar bu çevreleri şaşırttı ve endişelendirdi. Sonrasında, Kaddafi’nin yaptığı insanlık dışı eylemlere cevap vermede Almanya’nın oyunu operasyon yapmama yönünde kullanması sebebiyle operasyona geç kalınması güneydeki demokratların Avrupalı tüccarlardan az şey beklemesi gerektiğini ortaya koymaktadır.
Tesettür: Avrupalıların başörtüsüne dair takıntıları, başörtüsü kullansın ya da kullanmasın birçok Arap kadınını sinirlendiriyor. Tunuslu entelektüel Hélé Béji başörtüsünü sevmediğini, ama başörtüsü takanları bu konuda yargılamasının yasak olduğunu ve bu mevzuda bayanların özgür iradesini kabul ettiğini dile getiriyor. Araplar için çalışma, aile, politika ve sosyal hayata dair konular Avrupa merkezli tesettür tartışmasından daha önemli. Modayı belirleyen birçok genç kız farklı sebepler nedeniyle gönüllü olarak tesettüre giriyor.
İran: Humeyni rejimi, İranlı gençlerin gözünden düştü ve öte yandan 2009’daki hileli seçim ile bütün meşruiyetini kaybetti. Çok başlı teokrasiden diktatörlüğe geçiş yapıldı. Tunus ve Mısır’daki laik devrimler, eylemcilerin devrimlerin etkilerini Şii dünyasının ötesine taşıyarak bütün Müslümanlar için bir deniz feneri yapma ümitlerini suya düşürmüştür. Mısırlı bir demokrat vatanına, ülkesinin bölgesel ışık kaynağı olması şartıyla dönebilir. Bu bağlamda, Türkiye zaten bölge için bir fener olmuştur.
İslam: Ne klasik bir batılının inandığı gibi Arap ve Müslüman ülkelerin problemi ne de Müslüman Kardeşlerin öngördüğü gibi bir çözümdür.
İslamcılar: Kur’an’dan ve Hz. Muhammed’in hayatından yola çıkarak politika yapanlar artık lider bir role sahip değiller. Ayrıca bu politikacılar popüler akımların peşinden gidiyorlar. Suudi Arabistan (Sünni) ve İran (Şii) gibi modellerin yeni rejimler için çekiciliği oldukça azdır.
İsrail: Arap ve Müslüman dünyasında gerçekleşen bütün olaylarla İsrail’in ilgisi olduğuna inanan İsrail vatandaşlarının -işlerine gelsin ya da gelmesin- bu gibi “küstah ve bencil” bir görüşü bırakmaları için İsrailli yazar Aner Shalev Haaretz’ten çağrıda bulunuyor. Roger Cohen, The New York Times gazetesinde çıkan yazısında “Yeni bir Ortadoğu’nun yaşlı bir İsrail’e verilmesi gereken önemden daha fazlasını hak ettiğini” dile getiriyor.
Gençler: Nüfustaki hızlı artış, son yıllarda Ortadoğu’da gerçekleşen büyük bir değişimdir. Ortadoğu ülkelerinin nüfuslarının üçte ikisine yakını 30 yaşın altındadır. Yeni nesiller, devletlerin köylülere karşı sergilediği alaycı tavra tepkisiz kalmıyor ve hükümdarlığa bağlı bir vatandaş olmak yerine hür bir vatandaş olmayı istiyor.
Bakış açısı: Batı medyası, sadece öfke dolu sakallı erkekler ile kara çarşafa bürünmüş kadınları gündeme getiriyordu. Birçok insan, geçtiğimiz haftalarda Avrupalılara ve Amerikalılara benzeyen Arap gençlerini görünce şaşırdı. Çünkü bu gençler kot pantolon giyiyor, cep telefonu ve internet tabanlı sosyal ağlara kullanıyor ve özgürlüğü hayal ediyor.
Kadınlar: On binlerce kadın, Tunus ve Mısır’daki hareketlere katıldı. Naomi Wolf’un gözlemleri şöyle: Çoğu başörtüsü takıyor ve dini muhafazakârlık sergiliyordu. Diğerleri ise bir erkek arkadaşını öpebilmenin veya halkın önünde sigara içebilmenin tadını çıkarıyordu. Mona Şerif ve Gigi İbrahim gibi Twitter kullananların topladığı halk desteği uluslararası arenada tanındı. Bu durum, Arapların artan bir oranda eğitime ve çalışma sektörüne kavuşmasının sonucudur. Masküliniteye karşı verilen savaş devam etmektedir.
Neoliberalizm: Ekonomik özgürlüğün siyasal demokrasiden önce gelmesi gerektiği söyleniyordu. Fakat Ürdünlü politikacı Marwan Muasher “özelleştirmenin ve diğer ekonomik önlemlerin yararlarının, sadece siyasi azınlıklara ve büyük şirketlere yaradığını” söylüyor ve ekliyor “sonuç olarak halk, hem ekmeğe hem de özgürlüğe muhtaç kaldı.”
Obama: Thomas Friedman, Obama’ya dair şu ifadeleri kullanıyor: Amerikalılar, Müslümanların kullandığı bir isme sahip zenci birini ABD Devlet Başkanı seçmekle dünyanın diğer ülkelerinin gözünde ne kadar radikal bir değişim gerçekleştirdiklerinin hâlâ farkında değiller. Obama, 2009’da Kahire’de yaptığı konuşmasıyla İslâmi teröre karşı gerçekleştirilen ideolojik savaşa önemli bir katkıda bulunmuştur. ABD’nin petrol, askeri birlikler, İsrail gibi “ulusal çıkarlar”ı Obama’nın manevra kabiliyetini dengelemektedir. Fakat Obama söylediklerini yapma şansını Libya’da yakalayabilir.
Filistin: Batı Şeria ve Doğu Kudüs’teki İsrail kolonizasyonu, sürdürülebilir bir Filistin devletine her şeye rağmen açık bir kapı bırakmaktadır.
Meydanlar: Kahire, Cezayir, Şam, Kazablanka, Tunus ve diğer illerdeki atmosfere ve konuşulanlara işaret etmek için “Arap sokakları” deyişi kullanılıyordu. Araplar şimdi meydanlarda yüksek sesle, açık seçik konuşuyorlar (Mısır’da Tahrir Meydanı, Bahreyn’de İnci Meydanı). Bu meydanlar artık onların yeni agorası (v).
Sosyal Ağlar: Google’un Mısırlı genç direktörü Wael Ghonim, Facebook’ta Hepimiz Halit Said’iz isimli bir sayfa kurarak İskenderiye’de polis tarafından ölünceye kadar dövülen bir gencin hatırasını yaşatıyor. Bu ve diğer Facebook sayfaları 25 Ocak Mısır Hareketi’ni ateşledi. Al Ahram gazetesine göre Mısır’daki İbrahimiye Kanalı’nın yanında yaşayan bir anne kızının ismini Facebook koydu. Öte yandan yaşlı lider Mübarek için yolun sonu göründü. Zira akıtılan kan, ter ve gözyaşı amacına ulaştı.
Devrim: 2011 yılı Amerikan ve Fransız devrimlerinin evrensel değerlerinin doğruluğunu kanıtlamıştır. Aynı değerleri, 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılmasında görürken, 1979’daki İslam Devrimi’nde görmüyoruz. Fakat aslında Time dergisi yazarlarından Kurt Andersen’a göre Ortadoğu’da gerçekleşen devrimler despot monarşilere karşı gerçekleştirilen 1848 Avrupa Devrimleri gibidir. 1848 Avrupası’nda yeni teknolojilerin önemli bir yeri vardı: Telgraf, gazeteler, demiryolları. Arap devriminde de El-Cezire televizyon kanalı ve sosyal ağlar var. 1848 Avrupa Devrimleri’nde ve bütün devrimlerde olduğu gibi ilerlemeler-geri çekilmeler, zaferler-mağlubiyetler, ihanetler-kahramanlıklar her zaman olacaktır.
Türkiye: Ekonomik gelişmeyle birlikte demokratik bir ülkeye dönüşmektedir. Ülke Erdoğan’ın başkanlığını yaptığı İslam yanlısı bir parti tarafından yönetilmektedir. İtalya’daki Hristiyan Demokrat Partisi’ne benzeyen bu parti Türkiye’de Müslüman demokrasi olarak adlandırılan bir rejimle ülkeyi yönetmektedir. Bu bağlamda Türkiye’yi AB’ye almak, birlik için iyi bir jeostratejik karar olacaktır.
——————————————————————————–
i Zalimliği, düpedüz çılgınlığa varan davranışlarıyla tarihte kendine has bir yer tutan Neron,37 ile 68 yılları arasında yaşamış bir Roma imparatorudur.
ii Binyılcılık; belirli tipteki dinsel hareketlerin üyeleri tarafından benimsenen, yakın gelecekte, yeni bir çağın gelişini gösterecek olan yıkıcı değişmelerin gerçekleşeceği biçimindeki inançlardır.
iii Nahda; İslami inanca göre Rönesans olarak adlandırılan iddialı bir reform programıdır.
iv Pan-Arabizm; Arap halkları arasında birlik ve beraberlik hedefine sahip büyük oranda seküler ve sıklıkla sosyalist bir hareket.
v Agora; antik Yunan kentlerinde, şehirle ilgili politik, dini, ticari her türlü faaliyetin gerçekleştiği, tüm kamu binalarının etrafında sıralandığı halka ait geniş açık alan olup, Helenistik dönemde şekillenip Roma İmparatorluğu’nda çıkan forumların öncülüdür.
——————————————————————————–
(El Pais, Javier Valenzuela, 21 Mart 2011, Diccionario del nuevo Oriente Próximo)
Çeviren: Hüseyin Aksu