Tek suçlu Kaddafi değil
KORAY ÇALIŞKAN
23/02/2011 Radikal Gazetesi
Libya’yı yöneten Muammer Kaddafi, Modern Batı’nın çocuğudur. Geleneksel kabile toplumunun tarihöncesinden kalmış lideri değil.
Kimse bir günde faşist olmaz. Kaddafi hep böyleydi. Kendisine karşı ayaklananları hunharca katleden Çadlı milisleri sürekli yanındaydı. Batılı liderler çevresinde cirit atmasa, ‘Libya pastasından biz de pay kapalım zihniyetiyle’ sırtını sıvazlamasa, Kaddafi bu günlere nasıl gelecekti? Kaddafi Modern Batı’nın çocuğudur. Geleneksel kabile toplumunun tarihöncesinden kalmış lideri değil.
Libya’da 1. Dünya Savaşı’ndan sonra İtalya işgali başlıyor ve 1930’da tüm ülkeye yayılıyor. Ortadoğu’nun en sert, en çok insan hayatına mal olan rejimi Libya’da kuruluyor. 1911’i takip eden 30 yıl içinde nüfus % 30 azalıyor. Korkunç bir vahşet, toplama kampları, kıpırdayanın vurulduğu bir İtalyan faşizmi.
1952’de Libya, Afrika’da bağımsızlığa kavuşan ilk ülke. Batı egemenliğinde bir krallık kuruluyor. 1969’da Kaddafi yönetiminde bir darbeyle o sırada Türkiye’de bulunan kral devriliyor ve yerine Libya Arap Sosyalist Cemahiriyesi kuruluyor. Cemahiriye, cumhuriyetle cemaatin bir garip birleşimi, ‘Kitlelerin Devleti’ anlamına geliyor.
Libya’da kitle siyaseti korporatist faşizan bir siyasi mekanizmayla sağlanıyor(du). ‘Piramit’in başında Kaddafi, ailesi ve bağlı bulunduğu klan var. Onun altında Devrim Komiteleri idari bütünlük sağlıyor. Onların altında Toplum Liderleri aşiretlerin yerel iktidarını genel siyasette temsil ediyor. Ancak gençleri kimse tutamıyor. Bunun için de Gençlik Birlikleri kuruluyor ve gençler arasında bir rant merdiveni oluşturuluyor.
Rantiye devlet
1956’da dünyanın en kolay çıkarılan, en ucuza rafine edilen ve uluslararası piyasalarda ‘tatlı ham’ denilen petrol bulunduktan sonra Libya siyaset bilimi literatüründe ‘Rantiye Devlet’ denen bir siyasete savruluyor. Kaddafi petrol gelirini kendine en bağlı olanlardan en az bağlı olanlara doğru dağıtıyor.
Libya’da siyasi partiler yasak. Kaddafi’nin Yeşil Kitap’ına göre partiler siyasi temsile, temsil de tiranlığa yol açıyor. Kaddafi Libya’da devlet olmadığını, olmaması gerektiğini, özgürlüğün ancak böyle sağlanabileceğini düşünüyor. Şizofreniyle narsisizm arasında savruluyor. Oğlu tutuklandı diye Birleşmiş Milletler’de İsviçre’nin ülke olarak tanınmasını askıya almak için diplomatlarını görevlendiriyor. Bütün parasını çekmekle tehdit ettiği İsviçre oğlunu serbest bırakıyor. Libya’da rant dağıtmak kolay değil. Nüfus 7 milyona yaklaşmış durumda. % 90’ı kentlerde yaşıyor. Yoksulluk diz boyu. 4 milyon insan ayda ortalama 90 lira gelirle ayakta kalıyor. Yılda aşağı yukarı 1.000 lira eder. Kişi başına milli gelir ise 15.000 TL!
Halk kapitalizmi
Kaddafi’nin lafta sosyalizmi gerçekte tıkanıyor. Bunun üzerine Libya’ya 10 milyon turist getirecek bir plan yapıyor! Ancak demokrasiden ayrılınca insanlar gerçeklerden bu kadar uzak kalabilir. Olmuyor. 10 bin turist ancak geliyor. Bunun üzerine Kaddafi, Halk Kapitalizmi’nin denenmesini istiyor. Aynı yıl ülkede özel hiçbir gazete bırakmıyor, tamamını kamulaştırıyor.
Batı’ya da demokrasi gelecek diyor. Harvard’dan bir uzman tutuyor, o da ‘siyasi tutukluları’ bırak diyor. Kaddafi Batı’nın ikiyüzlü siyasetini iyi tanıyor. Hemen Libya Müslüman Kardeşleri üyesi 131 kişi serbest bırakılıyor. Batı ondan sonra susuyor. Harvard’lı uzman da evine dönüyor.
Dünya sadece izliyor
Kaddafi’nin oğulları ve diğer önemli ailelerden oluşan klanlar ülkeyi paylaşmış durumda. Ülke aşiretlerin hâkimiyeti altında. Ancak hızlı şehirleşme, aşiret sisteminin sağladığı sosyal kontrolü de aşındırıyor. Yanlış anlaşılmasın, aşiret sistemi modernizmin dışında bir siyaset değil. Modern sömürgeciliğin Libya’ya mirası.
Aşiretlerin gücünün azalması ve nüfusun yarısının 15 yaşından genç olması, genç işsizliğinin % 40’larda dolaşması, kaybedecek hiçbir şeyi olmayan genç kitleler demek. Tek ihtiyaçları umut. Batıları Tunus, doğuları Mısır olunca Libya’da bir umut cereyanı oluyor.
Dünya bir diktatörün daha devrilişini nefesini tutmuş izliyor. Libya halkı bu kan gölünden kurtulmaya çalışırken BM Güvenlik Konseyi hepimiz gibi olayları El Cezire’den izliyor. Yeni bir Ortadoğu kurulurken, en büyük diyeti Libyalılar ödüyor.