Portekiz AB’den Yardım İstedi
Portekiz’den sonrası
METİN ERCAN
09/04/2011 Radikal Gazetesi
Yunanistan ve İrlanda’dan sonra Portekiz de AB’den yardım alma noktasına geldi. Sırada İspanya’nın olup olmadığı tartışılıyor.
Yunanistan ve İrlanda’dan sonra Portekiz de bütçe açıkları ve borç yükleriyle tek başına mücadele edemeyeceğini anlayarak Avrupa Birliği fonlarından yardım isteğinde bulundu. Portekiz’in yardım talebi sürpriz olmadı. Çünkü zaten Portekiz, AB’nin borç dinamikleri anlamında zayıf halkalarından olan PIGS (Portekiz, İrlanda -kimi zaman İtalya-, Yunanistan-Greece ve İspanya-Spain) ülke gruplamasının içine dahil ediliyordu ve ekonomik performansındaki yetersizlik uzunca bir süredir takipteydi.
Portekiz nasıl battı?
Portekiz, AB ülkeleri arasında, ‘ucuz üretimle’ ihracata yönelmeye çalışan bir ekonomi modeli izleyen tek ülke. Ancak zaman bu modelin yanlış olduğunu gösterdi. Portekiz, daha ucuza üretim yapabilen Uzakdoğu ülkeleri karşısında rekabet edemezken, ‘Euro Bölgesi’ne dahil olmasıyla birlikte kur üzerindeki kontrolünü kaybetti ve ‘güçlü euro’ nedeniyle de dış ticaret açısından darbe yedi. PIGS ülkelerine bakıldığında, maliye problemleri ile birlikte, geçmiş dönemde güçlü büyüme performansı sergileyen İrlanda gibi örnekler de bulunuyor. Portekiz’in durumunda ise zayıf ekonomik büyümeye eşlik eden sürdürülemez mali dinamikler ülkenin başına bela oldu. Son on yılda Portekiz’in ortalama GSYH büyümesi yüzde 1’in altında kaldı ve bu dönemde hiçbir yıl yüzde 3’ün üstüne çıkamadı. İşsizlik oranı İspanya gibi rekor seviyelere gelmese de süreç içerisinde yüzde 4’ten yüzde 10’un üstüne fırladı. Cari hesap açığı ise 2005’ten beri GSYH’nin yüzde 9-10 düzeyinde seyrediyor. 2000’lerin başında GSYH’ye oranla yüzde 2 düzeyinde olan bütçe açığı 2009’da yüzde 9’a kadar yükseldi. Brüt borç stokunun GSYH’ye oranı ise aynı dönemde yüzde 50’den yüzde 80’lere kadar çıktı. Mevcut durumda, bu oranın yüzde 92’ye çıktığı gözlemleniyor. Portekiz’in borçlarını çevirmekte zorlanacağının anlaşılmasıyla birlikte borç piyasalarında da ülke borçlanma maliyeti yükseldi ve sonucunda artan faiz gideriyle borç seviyeleri daha da hızlı tırmandı. En son yaşanan kredi notu düşüşü Portekiz için borç bulmayı iyice zorlaştırdı.
Sırada İspanya mı var?
Portekiz’de istifa ederek ülkeyi haziran ayında erken seçime sürükleyen Başbakan Socrates’in, bu ‘aksak ördek’ (lame duck) döneminde 15 Nisan’daki 4.3 milyar euroluk bono itfasını gerçekleştirmesi ilk sınav olacak. Ancak işin boyutu bununla sınırlı kalmıyor. 2013’e kadar olan itfaların çevrilmesi için 100 milyar euroya yakın bir fona ihtiyaç duyulduğu belirtiliyor. Portekiz’in başarıyla kurtarılması AB için önemli bir sınav! Portekiz ile birlikte 300 milyar euroya ulaşan bir fon, sorun bölgelerin kurtarılması için kullanılmış olacak ve bu büyüklükte bir yükün altına girebilip bu dönemi atlatması, AB’nin gelecekte ekonomik varlığını sürdürebileceğinin işareti olarak değerlendirilecek. Akıllara gelen iki soru var: Birincisi, Portekiz’in son ‘zayıf halka’ mı olduğu ve ardından İspanya’nın da kurtarma operasyonu sürecine girip girmeyeceği! İspanya, yakın zamanda yüklü miktarlardaki bono ihraçlarını, borçlanma maliyetlerini arttırmadan gerçekleştirebildi. Geçen bir sene içerisinde sıkı bir kemer sıkma politikası izlemesinden yola çıkılarak 2011’den itibaren bütçe performansını düzeltebileceği düşünülüyor. GSYH’ye oranla borç stoku daha makul seviyelerde ve borçlanma maliyeti aşırı bir risk primi içermiyor. En büyük sorun işsizlik ancak son 10 senedir İspanya’nın işsizlik oranı zaten hiçbir zaman yüzde 8’in altına düşmedi. İspanya’nın da ‘düşmesi’ olanaksız değil ama görünüm itibariyle Yunanistan ve Portekiz’e göre ‘kendi yağıyla kavrulma’ şansı daha yüksek. Bu durumda Portekiz, AB’de yüklenilecek son külfet olabilir.
Yardımlar ve AB kamuoyu
Ancak bir de olayın ‘kamuoyu’ tarafı bulunuyor. Portekiz, İrlanda ve Yunanistan kurtarılmış ve AB ekonomik anlamda yoluna devam edebiliyor olsa bile, başta Fransa ve Almanya olmak üzere, AB’nin vergi mükelleflerinin paraları kurtarma operasyonlarına kullanılmış oluyor. Bu paraların kısa dönemde geri alınma ihtimalinin zorluğu, AB’nin ‘taşıma su’ ile sağlanan ekonomik devamlılığının ‘seçmen’ler tarafından sorgulanması sonucunu getirecek. Yani ikinci soru “Kamuoyu bu operasyonu nasıl karşılayacak” oluyor. AB, İspanya ‘batağı’ olmasa bile önümüzdeki dönemde zor sınavlardan geçecek.