Libya’da Güç Savaşları
Oğuz Haksever ile Son Söz – 21.03.2011 NTVMSNBC
Konu: Libya’da Güç Savaşları
Konuk(lar): Milliyet Gazetesi Yazarı Kadri Gürsel, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Profesör Doktor Çağrı Erhan, Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Akif Emre, Vatan Gazetesi Yazarı Cengiz Aktar ve YTÜ Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Bölüm Başkanı Profesör Doktor Nurşin Ateşoğlu Güney
Oğuz Haksever: Konumuz Libya’da güç savaşları olacak Libya’yı ele alacağız. Konuklarımız Milliyet Gazetesi Yazarı Kadri Gürsel, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Profesör Doktor Çağrı Erhan, Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Akif Emre, Vatan Gazetesi Yazarı Cengiz Aktar ve YTÜ Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Bölüm Başkanı Profesör Doktor Nurşin Ateşoğlu Güney. Kadri bey nereye gidiyor bu iş?
Kadri Gürsel: Ülkenin bölünmesi dahil pek çok ihtimal gündemde bence. Kaddafi’nin ne kadar sürede devrileceği yoksa yerinde kalacağımı hala soru işaretleri. Arap dünyasını içine girdiği devrimci dönüşümler ayaklanmalar değişlim nasıl etkilenecek bundan bilemiyoruz. Harekat amacı hükümet güçlerinin Bingazi’ye girmesinin engellenmesiydi. Şu an bile bu sağlanmış durumda. Operasyon Kaddafi devriline kadar ya da öldürülene kadar sürecek gibi sanki siyasi hedef bu. Alternatifte yok. Her iki kümenin de kendine yetecek petrol yatakları var arada seyrek nüfuslu bölge var ayrılma olarak gelişebilir yani. Bu Kaddafi’yi devirme koalisyonu devlet kurmaya girecek mi ya da bırakacak mı, bırakacaksa kime bırakacak Kaddafi çekildikten sonra ne olacak bilinmiyor.
Çağrı Erhan: Hedefinin ne olduğu amacının ne olduğu pek bilinmeyen bir süreç yaşıyoruz. Operasyonun başlangıç amacı Bingazi’de katliamın engellenmesiydi. Ama Obama Kaddafi’nin gitmesidir operasyonun amacı dedi. İki gün içinde bugün amacın Kaddafi’yi mi devirmek olduğu ya da muhaliflerin yönetime geçmesi mi olduğu ya da ülkeyi bölmek mi olduğu amacın şüphelerimiz var. Bu zamana hiçbir yerde insancıl müdahaleye bu kadar net atıf yapılan bir başka BM güvenlik konseyi kararı ile karşı karşıya değiliz. Bu bizzat BM’nin kendisini sorgulanmaya açan bir süreç. BM şartının hiçbir yerinde insani müdahaleden bunu önlemek için askeri müdahaleden söz edilmiyor. Uluslararası barışın ihlalinden söz ediliyor ama böyle bir durum yok. Bu BM’yi reforme etmek isteyenlere imkan sağlayacak bir süreci başlatabilir. Libya’nın çok büyük olduğu ve nüfusunun az olduğu dolayısıyla bölünmeye yakın olduğuna katılmıyorum. Bu tipte o karda çok ülke var ki her gruba her etnik guruba göre her ayaklanmaya göre bölmeye kalkarsanız ülke sayısı çok artar.
Nurşin Ateşoğlu Güney: Batının değişen stratejik uygulama alanlarını görüyorum ben aslında. Bu iş uzadığı sürece bu koalisyonda çatlakların ortaya çıktığını görüyoruz. Onun dışında bundan önce soğuk savaş sonrasında Amerika’nın Bush yönetimi ile vermiş olduğu o kötü imajın bir yenilenme çabası içinde olunduğunu biliyoruz. Artık bir tek polarlı bir ülkeden değil kutupsuzluk dünyasının getirdiği bir Amerika Birleşik Devletleri’nin belli konularla belirli ülkelerle devlet dışı aktörlerle bile işbirliği yapmasının gerekliliğinin ortaya çıktığı bir dönemden bahsediyoruz. Tabi ki BM kararları çerçevesinde bakarsak şok aşamalı bir askeri operasyonun bu birinci aşaması. Askeri gücün verdiği sonuçları biz gördük ama onun ötesinde siyasi amacın ne olduğu, bunun sonunda ne olacak belirsiz bir çok soru ile karşı karşıyayız.
Cengiz Aktar: Burada artık hedef Kaddafi’dir bu açıktır. Uluslararası efkarı umumiye de Kaddafi’nin yanında olan kimse yok. Muhalefetin olmadığı alt yapının olmadığı bir ülkeden bahsediyoruz. Burada 7.bölüm denilen uluslar arası barışa tehdit yabana atılacak bir şey değil. Libya’da olanlar tabi ki işin insani müdahale boyutu var ama onun dışında da tehditler var. Devrim sonrası Tunus ve Mısır’ın arasında bir Kaddafi rejimini ben göremiyorum.
Akif Emre: Bir anda Libya’nın özgürlük isteyen ayaklanmacıları unuttuk Amerika ne isteri hatta bölünmeyi konuşur olduk. Uluslar arası hukuk açısından baktığımız en son Obama’nın nihai hedefimiz Kaddafi’nin devrilmesidir dedi. Daha bir hafta olmadan başta açıklanan yapılan arasında çok değişiklik var. Bunca maliyet insan ölümleri ne olacak? Amerika değil de küçük çapta Avrupa’nın yeni yeni askeri alanda palazlanmaya başlayan ülkelerin buradan bir şet çıkarmaması mümkün değil. Dolayısıyla buradan uzun süreli bir işgale gideceği Irak’ta bir 10 yıl konuşuldu daha sonra işgal oldu.
Cengiz Aktar: Bir kaç haftadır Sarkjozy yerinde duramıyoruz. Tunus’ta Fransa rezil rüsva oldu ne olup bittiğini göremediler. Tunus’ta yaptığı hatayı gidermeye bir uluslar arası alanda inisiyatif alan bir ülke konumunda ama burada eğer NATO eş güdümü olmazsa Fransa İngiltere eşgüdümü olacak.
Çağrı Erhan: Türkiye’nin başından beri ne kadar haklı bir pozisyon sergilediği ortaya çıkıyor. Fransa’nın askeri kanada dönüşünü Türkiye engelleyebilirdi. Bu karar aslında otomatik oldu Fransa dönebilirdi engellenemezdi dendi ama hayır Türkiye her türlü engelleyebilirdi. Bugün Fransa Avrupa Birliği içinde askeri güç alanında yer kapmaya çalışıyor. Toplantı daha sonuçlanmadan Fransız uçakları Libya semalarında görünüyor ve toplantı biter bitmez bombalamaya başlıyorlar. Ondan sonrada meseleyi bir anlamda biz bombalamayı yaptık cenazeyi kaldırın şekliden NATO’nun gündemine getiremeye çalışıyorlar. Ülkelerde bizim planlama sürecine katılmadığımız bir meseleyi niye bu şekilde ele aldınız.
Kadri Gürsel: Libya harekatının komuta merkezi yok NATO’ya devredilecektir. İki gün daha geç kalınsaydı korkunç bir insani trajedi ile karşı karşıya kalacaktık. Burada ben Sarkozy’nin libidosu nedeniyle savaş tutkusu nedeniyle filan ama itici güç bu değil Güney Avrupa’nın istikrarını sarsacak insani bir krize dönüşmesi. Bu önlendi aslında şu an itibari ile. NATO bu tür uluslar arası güvenliği ve istikrarı tehdit edecek krizler oluşmadan ben buraya müdahale edebilirim diyor. Uçuşa yasak bölge denildi onun çok ötesine geçilmiş durumda.
Akif Emre: Direnişçilerin açmazı kendi imkanları ile Kaddafi’yi deviremiyorlar ama baş başa kaldıklarında da yenilmeleri mukadder gibi görünüyorlar. Fakata ikinci bir açmaz yabancı bir gücü davet ettikleri vakit sonuçları ne olacağını kestiremedikleri bir süreci davet etmiş olacaklardı şu andaki süreç tam bu noktada.
Oğuz Haksever: Petrolü kontrol etmek ne demek?
Çağrı Erhan: Amerika Birleşik Devletleri’nin ve büyük güçlerin bölgeye ilişkin yaklaşımını petrolü dışarıda bırakarak analiz etmemize imkan yok. Bu bölgeyi sadece petrolü kontrol etmek için denetlemeye çalıştıklarını da söylememize imkan yok. Son zamanlarda başka unsurun daha ortaya çıktığını görüyoruz. Aynı zamanda kendine rakip gördükleri bir takım unsurların başta Çin olmakla bu kaynakla erişini kısıtlamaya yönelik bir çaba olarak da görülebilir.
Cengiz Aktar: Ülkenin üretiminin yüzde 51’ini çok uluslu şirketler çıkarıyor. Yüzde 32’sini bizim Petrol Ofisi de dahil olmak üzere ulusal şirketler çıkartıyor geriye kalan yüzde 17’side hibrit çok uluslu ya da ulusal şirketlerin birlikteliği ile çıkartılıyor. Libya’nın Irak’ta olduğu gibi petrol konusunda uzman bir şirketi yok. Kurulacak yeni Libya’da bir paylaşım söz konusu olabilir.
Kadri Gürsel: Oraya gidenler zaten oradaki petrolü çıkartanlarda onlar. Şimdi orada Kaddafi’yi devirdikten sonra tekrar paylaşım söz konusu olacaksa zaten hakları baki olanlar yine bu işi yapan ülkelerin şirketleri.
Nurşin Ateşoğlu Güney: Amerika Birleşik Devletleri kendine yakın güçlerle birlikte bölgede nüfus alanını sağlamlaştırma çabası var. Bölgede Libya’da patlayınca bunun bir uygulama alanına dönüştü. Sadece petrol değil şu anda nükleer enerji konusunda müthiş bir mücadele var. Son bir iki sene içinde Ortadoğu’da 13 ülke nükleer reaktör talebinde bulundu. Batılıların kafasındaki şey şu; sivil amaçlı nükleer enerji aynı zamanda nükleer silahların yayılmasını getireceği algısı var. Bu ülkeler bunun en başındayken bunu regüle edecek yeni normlar oluşturarak bunu kısıtlamak ve bir şekilde Ortadoğu’daki bu enerjinin petrolün ötesinde bu yeni enerji biçiminin regüle edilmesi söz konusu. Bu bağlamda da Rusya, Çin, Fransa hatta Amerika Birleşik Devletleri birbirlerine rakip durumdalar.
Çağrı Erhan: Türkiye nedene endişe ediyor bir defa kendisinin devre dışı bırakılmasından sonra derece rahatsız bunun Sarkozy eliyle yapılmış olmasından böyle biliniyor. Türkiye yeni dış politika adı altında bir politika izlemeye çalışıyor özellikle bu bölgeye dönük olarak. Bu karda önemli bir krizde orada önemli yatırımları olan 25 bin vatandaşı bulunan bir Türkiye bir kalemde devre dışı bırakılmaya çalışılıyor. Kuşkusuz bu da bir endişeyi beraberinde getiriyor.
Kadri Gürsel: Mısır’da bu kadar büyük bir ekonomik çıkarımız yoktu. Ama ya Mübarek’e git diyorsanız Kaddafi’ye de git diyeceksiniz eğer bunu yapamıyorsanız ilkeli dış politika izliyoruz demeyeceksiniz. Türkiye maalesef NATO’nun da orada ne işi var diyerek bir müdahaleye karşı olduğu algısını yarattı burada şimdi bir çevir kazı yanmasın durumu var. Bu işin bu noktadan sonra kontrolünün NATO’ya geçmesi NATO’ya geçmemesinden evladır ve Türkiye’nin menfaatine uygundur çünkü Türkiye NATO üyesi. Orada bu konuda söz etme hakkı var.
Akif Emre: Türkiye Ortadoğu’da mevcut statükolar üzerinde oynayarak bir alan açıyordu bu statükonun çöktüğü yerde Türkiye’nin bu oyunu da bozulmuş oluyor. Libya’da direnişçilerle de Kaddafi ile teması sürdürdüler, NATO içinde her iki tarafla da diplomatik teması sürdürendi. Şu anda bile iki tarafla da teması olan gerektiğinde görüşebilecek tek alternatif.
Kadri Gürsel: Sayın başbakan Kaddafi’ye git demiş telefonda ama biz bunu 14 gün sonra öğreniyoruz.
Oğuz Haksever: Çok teşekkür ederiz konuklarımıza iyi geceler efendim.