Davutoğlu ile Ortadoğu turu: Suriye’ye ‘çok partili’ dersler
Suriyeli muhatapları ve Esad’la görüşen Davutoğlu, Türkiye’deki tek parti dönemini ve çok partili siyasi hayata nasıl geçildiğini anlatmış.
Sabahın altı buçuğunda Şam’a inip, saat yediye doğru şehre yol almanın böylesine keyif vereceğini düşünmemişim. Şam vahasında, yol kenarını seyrek bodur çamlar, yer yer yüzlerce yıllık okaliptüs ağaçlarının süslediği düz arazide, güne yeni uyanmış berrak gökyüzünün altında şehre yaklaşırken, güneydoğu yönünde tümünü kar kaplamış ilahi Cebel Şeyh (Kutsal Kitap’taki Hermon Dağı) gözü okşuyor.
Feyruz söylüyor
Cebel Şeyh’in zirvesi dahil, büyük bölümü İsrail işgali altında. Cebel Şeyh, altına Golan Tepeleri’ni, öte yanında Güney Lübnan topraklarını almış Şam’a uzaklardan bakarken, göz göze geliyoruz sanki. Arabanın radyosunda Feyruz’un büyüleyici sesi, ‘Uhebbu Dimeşq’i (Şam’ı Seviyor) söylüyor nasıl bir rastlantıysa.
Körfez’in Bahreyni ve Katarı ile Amerikan gökdelen estetiğiyle bezenmiş ama hayatiyeti olmayan hayatından çıkıp, zor günler yaşayan ve zor bir hayat sürse de özel ve özgün kimliğini anında sergileyen Şam’a gelmek, garip ve hoş bir ferahlık veriyor insana.
Neredeyse uykusuz geçen bir 24 saatin ardından, Katar’ın başkenti Doha’dan gece üç buçukta havalanıp Şam’a konmuşuz. Bir yatağa uzanmaya vakit yok, çünkü Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad, saat 09.00’da, bir gün önce geleceğinden haberdar olmadığı Ahmet Davutoğlu’nu bekliyor. Şam Sheraton’da kısa bir soluklanmadan sonra, nefes nefese istikamet Teşrin Sarayı.
Üç saatlik Türkiye-Suriye buluşması
2011 Arap Devrimi’nin uzandığı ‘en tehlikeli nokta’nın, Suriye’nin yüreğindeyiz. ‘Özgürlük devrimi’nin merkez üssü Mısır’dan sonra, yaşanmakta olan ‘Libya örneği’nin ardından Suriye’nin onlarca yıldır süren iç istikrarının sarsılmasıyla birlikte Suriye’de gerçekleşmesi mümkün gelişmelerle, Suriye’nin hiçbir yere benzemeyecek ‘özgün konumu’nun herkes farkında. Ve, Ahmet Davutoğlu, Türkiye’nin ‘bakış açısı’nı Beşşar Esad’a bizzat taşımak için, Suriye’nin başkentini tepeden gören Teşrin Sarayı’nda.
Ortadoğu’nun iki çok önemli aktörünün baş başa yapacakları görüşmeden önce ‘heyetler halindeki’ görüşmenin kısa süreceği biliniyordu. Suriye tarafında Dışişleri Bakanı Velid Muallim ve baba Hafız Esad’ın ‘kara kutusu’ Bayan Butheyna Şaban, Türk tarafı ise Dışişleri yetkilileri.
Heyetler, beklenenin aksine, bir saati aşan bir süre görüşme yaptılar ve onlar çıktıktan sonra, Ahmet Davutoğlu-Beşşar Esad baş başa görüşmesi bir-iki saat daha sürüyor. Toplamı üç saati geçen bir Türkiye-Suriye görüşmesi.
Görüşmenin heyetler halinde ilk bölümünün beklenenden çok daha uzun sürmesinin sebebi, bir ‘Türkiye Demokrasi Tarihi Eğitim Semineri’ne dönüşmesinden ötürü. Ahmet Davutoğlu, Türkiye’de Cumhuriyetin kuruluşundan başlayarak tek parti dönemini, 1946’ya kadar geçen dönemini ve çok partili siyasi hayata nasıl geçildiğini ve onun aşamalarını, kendisini ilgiyle dinleyen ve sorular soran Suriyeli muhataplarına anlatmış.
Baş başa süren iki saatlik görüşmenin içeriğini tahmin etmek zor olmasa gerek; bundan sonra Suriye’nin ne yapacağı, ne yapması gerektiği ve bunları nasıl yapacağı. Konunun içeriğinin gerektirdiği mahremiyet içinde ele alınanlar bunlar.
Suriye’nin yakın geleceği ne gösteriyor?
Suriye çok önemli bir kavşakta. Ülke fokurdamaya başladı. Güneyde Deraa’da, kuzeybatıda sahil şeridindeki Lazkiye’de kan döküldü. İlki aşiret boyutu ve onunla birlikte kan davasına yol açabilecek nitelikte, diğeri ise Sünni-Alevi çatışmasını alevlendirme potansiyeli taşıyacak özellikte. Ülkenin birçok şehrinde henüz çok büyük çapta olmasa bile olmadık şeyler olmaya başlamış, kalabalıklar gösteri yapmaya başlamışlar. Şam’ın başta kuzeyindeki banliyösü Duma olmak üzere, çevresindeki bütün varoşlarda belirgin bir hareketlilik var; şehir merkezinde hayat görünürde normal akışını sürdürüyor olsa da.
Herkesin ağzında, hatta sabah bir saat izlediğim Suriye televizyonunda bile sık sık tekrarlanan, adeta ‘kod sözcükler’ var: Islahat (yani reform) ile ‘halkın talepleri’.
Yeni bir hükümet kuruldu. 1963’ten beri yürürlükte olan olağanüstü halin kaldırılması ve 1962’deki nüfus sayımından beri kimliksiz olan, vatandaş statüsüne sahip olamayan 300 bin Kürt’e haklarını kazandırmak için iki komisyon kuruldu.
Bölgede esen güçlü Arap devrimci rüzgârının etkisiyle çıta birdenbire çok yükseldi.
Şam’a gelmeden, Suriye’yi yakından izleyenlerin mutabık oldukları iki ihtimal söz konusuydu:
Durum, Beşşar Esad’ın önüne mükemmel bir fırsat sunuyor. Yıllarca vaat ettiği, ancak gerçekleştirmediği reformları yaparsa, Suriye, ‘Arap tsunamisi’nin altında kalmaz ve Suriye, Suriye ile birlikte başta son yıllarda ona ziyadesiyle kefil olmuş olan ‘Türkiye’ kazanır;
Rejimin yapısal özellikleri, Beşşar Esad’a, istese de bu şansı vermez. Suriye ve onunla birlikte koca bir jeopolitik alan çok büyük, kanlı çatışmalara sürüklenme riski altında.
Bu iki ihtimal, ‘yüzde elli-elli’ olarak görülüyordu. Pek dışarı vurmasa da, Ahmet Davutoğlu da öyle düşünüyordu. Beşşar görüşmesinin ardından Davutoğlu’na oranlamada bir değişiklik olup olmadığını sordum. ‘İyimser ihtimale dair umutlarının çok arttığını’ söyledi.
İhtiyatlı iyimserlik
300 bin Kürt’ün sorunlarının çözülmesinin eli kulağında. Benzeri bir ‘bilgi’, olağanüstü halin kaldırılması için de geçerli. Aylar yok, haftalar var gibi gözüküyor.
Tabii, Beşşar Esad, bunca yıldır olduğu gibi ve en son geçen hafta büyük heyecanla beklenen konuşmasında yol açtığı hayal kırıklığına bir yenisini eklemezse. Mevcut konjonktürde eklememe ihtimali, hiç bu kadar yükselmemişti.
Suriye, Beşşar’ın direksiyonunda ‘reform yolu’na keskin dönüş yapabilirse, bunda Türkiye’nin rolünü, neyin nasıl olduğunu yazma sıramız gelecek. Ay sonuna kadar bekleyelim.
Bahreyn’den Şam yerine, rotayı önceki gece yarısı Katar’a kırıp, Libya muhalefetinin iki numaralı lideri Mahmut Cibril ile uzun bir görüşme yapan Davutoğlu, yakın vade açısından Libya’da durumun toparlanması konusunda, Suriye’ye ilişkin olduğu kadar iyimser bir izlenim vermedi.
Libya’da nerede duruyoruz? Bahreyn’de nereye ulaştık? Suriye’nin yakın gelecek göstergeleri neler? Neden? Ortadoğu ve Kuzey Afrika 2011 ve Türkiye gözlemleri ve değerlendirmelerimize devam edeceğiz. Yukarıda soruların cevaplarının ne olduğunu tartışacağız. Yarın ve sonrasında…
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, önce Suriye heyetiyle bir araya geldi, ardından Devlet Başkanı Esad’la baş başa görüştü. Davutoğlu görüşme sonrası ‘iyimser ihtimale dair umutlarının arttığını’ söyledi. Davutoğlu daha sonra akşam saatlerinde HAMAS lideri Meşal’le de bir araya geldi.
Cengiz Çandar. 7 Nisan 2011 Radikal Gazetesi