Çünkü üçüncü senaryo kaos
MURAT YETKİN
20/04/2011 Radikal Gazetesi
İkinci senaryo, CHP’nin anayasa değişikliği, birincisi ise YSK’nın dosyaları yeniden ele alması. Seçimi en az aksatacak olanı da YSK çözümü.
Yüksek Seçim Kurulu’nun 7’si BDP destekli 12 bağımsız milletvekili adayının başvurusunu geri çevirmesi, 12 Haziran seçimlerine yol alan Ankara’yı son yılların en ciddi siyasi kilitlenmesiyle baş başa bıraktı.
Siyasetin daha çok algılanan gerçeklikle ilgili olduğu bir kez daha görüldü. Önceki akşam, 18 Nisan akşamı YSK’dan gelen ilk haberlerin Diyarbakır adayları Leyla Zana ve Hatip Dicle olması, anında bu işin altında siyasi amaçlı bir tezgâh olup olmadığı sorusunun tartışılmasına neden oldu. Ardından, Gültan Kışanak, Sebahat Tuncel, Ertuğrul Kürkçü gibi isimler gelmeye başlayınca bu algı pekişti.
Diyarbakırlı Tarım Bakanı Mehdi Eker, her ne kadar “Rakiplerimizin ortadan kalkması bizi sevindirmez” dediyse de, durum en açık şekilde Diyarbakır, Siirt gibi illerde görünüyordu. Diyarbakır’da 6 BDP destekli adaydan yurtiçi ve dışında en tanınan ikisi seçimden yasaklanınca, bu boşluğu AK Parti’nin dolduracağı üzerinden yorumlar yapılıyordu. Keza, Siirt’teki tek BDP destekli adayın yasaklanması, o sandalyenin de AK Parti’ye gideceği tahminine yol açıyordu. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik sabah saatlerinde “Bu işi hükümetle ilişkilendirmeyin” dediyse de rüzgâr bir kez poyraza dönmüştü. İstanbul’dan Van’a, Mersin’den Diyarbakır’a Kürt seçmenin olduğu her yerde sokaklar doldu.
CHP’den somut öneri
Tepkiler yalnız Kürt seçmenle sınırlı değildi. Örneğin CHP, daha bir gün önce toplanan Merkez Yönetim Kurulu’nu dün sabah yeniden topladı. Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin tutumunu bir basın toplantısıyla bizzat açıkladı. Yaşanan duruma tepki gösteren ve bunu AK Parti’nin anayasa değişikliği sırasında muhalefete kulak vermemesine bağlayan Kılıçdaroğlu, buna karşın olaya komplo gözlüğüyle bakmadı; daha çok ‘Sorun çıktı, çözmeye odaklanalım’ yaklaşımı getirdi.
Aslına bakarsanız sabah haber toplantımızdan itibaren bu kilitlenmeden nasıl çıkılacağı sorusuna yanıt ararken ortada yalnızca iki çözüm senaryosunun olduğunu fark etmiştik.
Birinci senaryo, YSK’nın adaylardan gelebilecek itirazlar karşısında, tek tek adayların durumunu yeniden ele alıp, öne sürüldüğü gibi eksik evrak varsa ve bunlar tamamlanmışsa itirazın –yine her adayın durumuna ayrıca bakarak- kaldırılması olabilirdi. Eğer BDP destekli adaylardan en azından bazıları yeniden aday olabilecekse ve bu BDP’yi tatmin ederse sorun atlatılabilirdi. (Unutmayalım ki 12 adayın durumu aynı değil; aralarında örneğin adaylık harcını yatırmadığı için geri çevrilen de var.)
İkinci senaryo, seçim nedeniyle tatile girmiş parlamentoyu hemen olağanüstü toplantıya çağırarak YSK’nın itirazının dayandığı Anayasa ile seçim kanununda değişikliğe gitmek olabilirdi.
Kılıçdaroğlu, işte bu ikinci senaryoyu önerdi ve Başbakan Tayyip Erdoğan’a istenirse yüzde 10 seçim barajının düşürülmesi için bunun bir fırsat olduğu çağrısında bulundu.
AK Parti bu çağrıyı reddetti; öneri getirmedi, ancak –önerisi BDP tarafından olumlu karşılanan- Kılıçdaroğlu’nu fırsatçılıkla suçladı. Grup Başkan Vekili Bekir Bozdağ, bu Meclis’teki vekillerin yüzde 65’inin yeni listelerde aday gösterilmediğini, Meclis toplantıya çağrılsa da küskün vekillerin gelmeyeceğini söyleyerek bu önerinin fiilen imkânsız olduğunu öne sürdü.
MHP lideri Devlet Bahçeli ise daha çok adayların yasal şartlara uyması zorunluluğundan dem vurarak, AK Parti ve CHP’nin PKK’yı yasallaştırmak için birlikte çalıştığı gibi daha çok ideolojik bir iddiada bulundu. Kriz derinleşme eğilimindeydi.
Akşam saatlerinde YSK Başkanı Ali Em, geri çevrilen adaylar eksik belgelerle gelirlerse Kurul’un yeniden değerlendirme yapacağını söyleyerek, aslında sabah saatlerinde Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin’in önerdiği birinci senaryoya dönüş yaptı.
Sonuç verirse bu aslında seçim sürecinin en az hasarla devamını sağlayacak çözüm olur. Çünkü her iki senaryo da tutmazsa, araya İmralı’daki PKK lideri Abdullah Öcalan’ın da gireceği düşünülürse, üçüncü senaryonun seçim boykotu ve sokak gösterileriyle sınırlı kalmayacak şiddete kadar uzanmasından endişe edilir. Bu, seçim sürecine gölge düşürecek bir kaos ortamına dahi yol açabilir.
YSK’dan başlayan bu krizin YSK’da çözülmesi iyi olur.