Çılgın bir adamın zırvalarını her zaman göz ardı edemeyiz
Çılgın bir adamın zırvalarını her zaman göz ardı edemeyiz
Lübnan, bölgenin (hala devriliyor olduklarını umduğumuz) diktatörlerinin dil alışkanlıklarını kavramak için harika bir yer. Bunu da, Fransızca yayınlanan L’Orient Le Jour’un edebiyat bölümünde Kaddafi’nin roman, kısa hikaye ve son zamanlarda sarfettiği bazı zırvalar arasındaki tuhaf paralellikleri ortaya atan Alexandre Najjar’a borçluyum. Saddam, berbat bir kitap olan Zabiba ve Kral’ı yazdı. Suriyeli eski General Mustafa Tlass, Gina Lollobrigida’ya yazdığı oldukça utanç verici bir dizi şiirin yanısıra, bazıları neredeyse anti-semitik sayılabilecek kırk kitap yazdı. Kitap yazıyor bu adamlar, biliyorsunuz.
Fakat 1990’larda Kaddafi (yazdığı garip Yeşil Kitabı unutabilirsiniz), daha sonra Fransızca’ya da çevrilen bir dizi öyküyle ortaya çıktı. Tek bir ciltte toplanmış öykülerin isimleri (nefesinizi tutun, çocuklar): Cehenneme Kaçış, Ölüm, Şehir, Köy, Toprak, Kozmonotun İntiharı, ‘Çağdışı’ Halk ve Muammer Kaddafi isimli bir yazarın Diğer Hikayeleri.
Sizi uyarmıştım. Ve Yeşil Kitap’ın çılgınca olduğunu düşünüyorsanız, bu hikayeleri deli saçması bulacaksınız. Bir noktada Kaddafi okuyucularına şöyle diyor: “Gelin öyleyse; insanlar, İsa’nın onların günahları için çarmıha gerildiğini söyleyenler tarafından kandırıldıklarını farkettiğinde, Hristiyanlık’ın çöküşüne gelin… Hristiyan devletler bu inanca dayanarak, dünyada milyonlarca insanı katlettiler ve İsa onların suçunu önceden bağışlamıştı! Kaddafi, İsa’nın çarmıha gerilişinin tarihi bir yalan olduğuna karar verdi.
Üstelik gittikçe iyileşiyor. “Şehir” ve “Köy”de, iyi kalpli albay şehir hayatını kötüler ve halkını köklerine dönmeye zorlar. “Şehir mutluluğun yeri değil, cehennemdir. Şehir tüm sosyal hayatın mezarlığı… Sakinlerini harap eden bir öğütücüdür.” Şu anda ordusu da Misurata, Ajdabiya ve tüm doğuda aşağı yukarı bunu yapmaya çalışıyor. “Şehirden kaçın… Şehirde yaşayanın ismi, ilk ismi veya iyileşme umudu yoktur. İlk adı apartman numarasıdır. Telefon numarasıdır.” Böyle de devam ediyor. Kaddafi şehirleri sevmiyor, değil mi? Bu yüzden bir kabile çadırında yaşamaktan hoşlanıyor. “Ülkeyi öldürmeyin,” diye ekliyor, “Çünkü o zaman kendinizi öldürürsünüz.”
Favori yazarımız, “Kozmonot”ta; bir köleyle tanıştıktan sonra, “dünyada onun için bir iş olmadığı için” intihar eden uzay yolcusunu hayal edince, işler iyice garipleşiyor. Alexandre Najjar’ın acımasızca işaret ettiği gibi, Kaddafi bundan sonra “oldukça felsefi bir soru” soruyor. Ölüm dişi midir, erkek mi? Sonra da Yusuf peygamberin babası, Hac yolculuğu ve Cuma namazı ve, ölmediğine, “çünkü hiç doğmamış olduğuna” hükmettiği komünizm hakkında da zırvalamaya devam ediyor. 1917 Rus Ayaklanması, 1789 Fransız devriminin bir kopyasından öte değildi. “Lenin ve Stalin, Robespierre ve Danton’un müritleriydi sadece.”
Fakat bekleyin, Libya’daki Şubat devrimini yok etme çabalarına koyu bir gölge düşüren iki bölüm var. “Çocuklarınızı, tımarhaneden tımarhaneye, lağımdan lağıma gezen sıçanlara dönüştürmeyi reddedin.” Bir kaç gün önce; sokak aralarında, ev ev, oda oda aranıp bulunan direnişçilere sıçan diyen de aynı adam. Bu olağanüstü cildin sonunda, Kaddafi “hareket saati geldi” şeklinde deli saçmalarına devam ediyor: Trablus’ta, Yeşil Kitap’tan bölümler okurken verdiği gözü dönmüş söylevdeki sözcüklerin tıpatıp aynısı.
Kimsenin sizi uyarmadığını söylemeyin. Güç dayanılmazdır, diye açıklıyor. “Kalabalıkları, babamı sevdiğim gibi seviyorum.” Bu hikayeler, Peygamber’in düşüncelerinin Libyalı “Rehber”inkilerle karşılaştırılabileceği izlenimini uyandırmak üzere, Kur’an’dan alıntılarla karşılaştırıldı. Lübnan’daki An Nahar gazetesinde, bir Libyalı Kaddafi’yi büyük Lübnanlı şair Halil Cibran’la karşılaştırmaya bile cesaret etti. Neyse ki yaşayan Lübnanlı bir şair olan Charles Chehwan, Kaddafi’yi “ekolojiye saplantılı cahil bir Bedevi” olarak tarif ettiği ateşli bir şiir yazdı. Fakat bir uyarı. Arapların kazanan liderleri seviyor olmalarından korkuyorum. Tanınmış bir politikacının bu hafta attığı mesajda bana yazdığı gibi “Robert, (metinde geçtiği biçimde) Kadafi’nin askeri birlikleri beni hayrete düşürdü. Afrika kolordusundan daha güçlü görünüyorlar.”
Kaddafi ciltleri ilk olarak, eskiden Libya büyükelçiliği yapmış bir Fransız tarafından basıldı. Merak ediyorum, bunları okudu mu? İsfahan’ın Lord Blair’i Trablus’a yaptığı ünlü ziyarette, Kaddafi’nin egzantrik değil tam anlamıyla çatlak olduğunu ima eden brifing notlarını taşıdı mı ve Kaddafi ona bu saçmalığı okumasını önerdi mi? İşin aslı, sonunda Blair biraz üşüttü; fakat en azından bizi (korkarım şimdiye kadar) bir kitabıyla takdis etti.
Ve kim, diye soruyorum kendime, 1920’lerin başında, pek çok insanın güldüğü ve sıkıcı ve çılgınca olduğunu düşündüğü Almanca bir cilt yayınladı? Sanırım onları kitaplarından tanırsınız.
Robert FISK. 9 Nisan 2011 Star Gazetesi