CHP’de nöbet, AK Parti’de yenileşme
CENGİZ ÇANDAR
13/04/2011
Kutuplaşmada başrol oynayanların Kılıçdaroğlu eliyle siyaset sahnesinden silinmesi, hem çok önemli ve hem de çok olumlu gelişme.
12 Haziran genel seçimleriyle ilgili aday listeleri açıklandığında, iktidar partisi ile ana muhalefet partisi, yani AK Parti ile CHP arasında çarpıcı bir ortak nokta çıktı: ‘Yenilenme!’
Her iki partinin milletvekillerinin yaklaşık üçte ikisi yenileniyor. Ama yenilenen milletvekili aday listeleri, ideolojik-siyasi organizmalar olarak partilerin kendileri değil.
Örneğin CHP, adeta bir ‘siyasi soykırım’ yaptı ve ne kadar Baykalcı ya da ‘derin CHP’ görüntüsündeki Önder Sav ve arkadaşlarından kim varsa, listelerinden temizledi; nitekim, Kemal Kılıçdaroğlu ‘Yeni CHP’yi göğsünü gere gere ilan eder hale geldi.
Deniz Baykal-Önder Sav yakın işbirliği döneminde, Türk siyaset sahnesinin en ‘anakronik’ siyasi karargâhını oluşturan ve ülkedeki her türlü barışçıl açılımın ve ilerlemenin önüne dikilen, ülkeyi kutuplaştırmakta başrolü oynayan isimlerin, Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘kalemi ve silgisi’yle siyaset sahnesinden silinmesi, kuşkusuz, hem çok önemli ve hem de çok olumlu bir gelişme.
Ancak onların ‘silinmesi’, CHP’nin ‘misyon itibariyle’ yenilenmesini ifade etmiyor. Askeri-bürokratik vesayet rejiminin kurumlarına kendisini rehin kılmış olan Deniz Baykal-Önder Sav karargâhının CHP’si, esas olarak, yine aynı yapıya dayanıyor.
Yapılan, ‘nöbet değişikliği’. Bu ‘nöbet değişikliği’, Onur Öymen, Kemal Anadol, Canan Arıtman, Önder Sav, Mustafa Özyürek vs. cinsinden ‘Cumhuriyet Muhafızları’nın yerini Mehmet Haberal, Oktay Ekşi, Süheyl Batum, Emine Tarhan vs. gibi ‘Cumhuriyet Muhafızları’yla değiştiriyor. Bihlun Tamaylıgil, Nur Serter gibi isimler, ‘iki CHP’ arasındaki köprüyü oluşturuyor, devamlılığı sağlıyor olmalılar.
CHP’nin askeri-bürokratik vesayet zihniyetinden sıyrıldığı ve söz konusu sistemin kurumlarına dayanmaktan vazgeçtiği söylenebilir mi?
Tersine, kadro kaynağı, bir önceki CHP’ye oranla daha da fazla bürokrasiye yaslanıyor gibi. Herhalde, Kılıçdaroğlu’nun geçmişi ve çevresinin bunda etkisi var.
Yeni CHP ne anlama geliyor?
Tabii, CHP’ye ilişkin en çarpıcı görüntü, Haberal ile Aygün’ün adaylığında ortaya çıktı. Bu iki isim, ‘Ergenekon sanığı’ olduğu için adaylığının tartışma davet etmesi gereken Mustafa Balbay’ı gölgelediler.
Bu çarpıcı görüntüyü ortaya çıkaran, Haberal’ın, Süleyman Demirel’in özel talebiyle listeye alınması. Daha düne kadar, hastaneden çıkmasında hayati tehlike bulunan Haberal’ın TBMM’ye bu kadar iştiyakla ve sapasağlam olması beklenerek taşınmasındaki hesap nedir?
Nasıl olur da, Bülent Ecevit’e yapıldığı ileri sürülen bir ‘komplo’ ile adı anılan (Murat Yetkin bu konuda birinci elden çok önemli yazılar yazdı bu gazetede) Haberal’ın, kör kör parmağım gözüne misali, Ecevit’in seçim bölgesi Zonguldak’ta liste başına konmasının anlatmak istediği ‘sembolizm’ nedir acaba?
Aygün’ü kim Ankara listesinin seçilebilir yerine istemiştir acaba? CHP Parti Meclisi’nden MKYK’ya başkaldırılarak, zor bela 41-38 oyla geçebilen bir başka ‘Ergenekon sanığı’ aday. Askeri otorite ile sıkı fıkı ilişkileri sır değil.
Bu tercihler, CHP’nin ‘yumuşak karnı’nı, Kılıçdaroğlu’nun hangi kişilerin ricasını ‘kıramayacağı’nı, hangi kurumların isteklerini kolayca yerine getireceğini gösteriyor.
Ama, bu özellikle, Kılıçdaroğlu’nun CHP’sine özgü değil. Baykal-Sav CHP’sinde de söz konusuydu. Yani öyle olması, ‘Yeni CHP’ye özgü bir durum sayılmaz. ‘Yeni CHP’, ‘Baykal’ın olmayan CHP’ anlamına geliyor. Aksi halde, gerçekten de bir ‘Yeni CHP’ yok.
Merkez sağ ve CHP’nin işlevi
Bu tercihlerle CHP’nin ‘merkez sağ’a kaydığını ileri sürenler var. ‘Merkez sağ’, demode bir kavram. ANAP ve DYP gibi partiler için kullanılan, 1990’ları anlatan bir terim. Türkiye sosyolojisinin değişmesiyle birlikte, siyaset terminolojisinin de değişmesi gerekiyor.
‘Merkez sağa kayma’nın ölçüsü, eski DYP’li ya da ANAP’lıların hangi listelerde çokça bulunduğu ise, CHP için söylenebilen, pekâlâ MHP için de söylenebilir. Hatta bu bakımdan en ziyadesiyle ‘merkez sağ’ fotoğrafı veren yine de AK Parti.
CHP, ‘yeni nöbetçileri’ ile ‘temel işlevi’ni görmeye devam edecek.
Nedir o?
AK Parti’den kurtulmak isteyen, AK Parti’yi görmeye bir an bile tahammül edemeyen, “Şu Tayyip gitsin de nasıl giderse gitsin” diyen kim varsa, onların oy vereceği siyasi organizma olarak seçimlere girmek.
Bu bağlamda, ‘Ergenekoncular’ın CHP listelerinden aday olmasını çok olumlu karşılamak da mümkün. Zira o kişiler, seçilmiş iktidarı askeri darbe ile alaşağı etmek ya da bir askeri darbe ortamı sağlamak için faaliyet göstermek gibi suçlamalarla içerde bulunuyorlar. Seçimlere girip, parlamento zemininde Ak Parti’ye karşı mücadeleyi seçmeleri, ‘darbecilik’ten kesin bir kopuş tercihi anlamına gelmiyor mu?
CHP’nin bunun taşıyıcılığını yapması iyi bir şey.
AK Parti’ye gelince…
Gelelim AK Parti listesine. İkinci büyük yenilenme orada. CHP’den farklı olarak oradaki ‘devamlılık içinde yenilenme’. Bunun en çarpıcı yönü, bence, ‘ağır abiler’ duruyor ve seçilmek için iyi yerlere yerleştirilmiş olmalarına rağmen, ‘gençleşme’ sayılabilecek özelliği.
İki seçim döneminden sonra, üçüncü kez ‘tek başına iktidar’ın en güçlü adayı olan bir partide pek doğal olan ‘metal yorgunluğu’na rastlanması yerine ‘gençleşme’nin devamı, üzerinde durmayı gerektiriyor.
Bununla birlikte, AK Parti’nin ‘yeni isimleri’nin çok büyük bölümünü tanımıyoruz. Siyasi özellikleri hakkında fikir beyan edebilecek bir bilgimiz yok.
Ne var ki, ülkenin en ‘siyasileşmiş’ alanında, Güneydoğu ve Doğu’daki isim tercihleri, bana hiç doğru gelmedi. Eğer bu bir ‘yanlış’ olmayıp, ölçülüp biçilerek yapılmış ‘bilinçli’ bir tercih ise, bunun anlamı, Güneydoğu’yu BDP’nin siyasi kontrolüne alabildiğine açmaktır.
Kim bilir, ‘anayasal uzlaşma’ için, belki de, ülkenin hayrına olan budur.