12.KONU: Demokrat Parti Dönemi 1950-1960
14 Mayıs 1950 seçimleri Türkiye’de CHP’nin 27 yıllık iktidarının kapanması; 10 yıllık Demokrat Parti döneminin başlaması açısından bir milattır. 1950 seçimleri CHP’nin 27 yıllık iktidarını DP’ye bırakması “kansız” ve “beyaz devrim” olarak ifade edilmektedir. 1950 seçimleriyel iktidara gelen DP 1954 seçimleriyle Türkiye siyasi tarihinin en yüksek oy oranına (%57) kavuşmuş, 1957 seçimleriyle birlikte düşüşe geçmiştir. DP iktidarı 27 Mayıs 1960 askeri darbesiyle sona ermiştir. 10 yıllık dönemde Celal Bayar cumhurbaşkanlığı; Adnan Menderes ise Başbakanlık yapmıştır. Dönem “Menderes Dönemi” olarak da bilinmektedir.
Demokrat Parti Dönemi 1950-1960
14 Mayıs 1950 tarihinde yapılan genel seçimlerde elde edilen sonuçlar sonrasında DP’nin seçimi kazanmasıyla İsmet İnönü cumhurbaşkanlığından ayrılmış ve yerine Celal Bayar, Türkiye Cumhuriyetinin 3. cumhurbaşkanı olarak göreve gelmiştir. Adnan Menderes başbakan olarak atanırken, DP’nin kurucularından Fuat Köprülü Dışişleri Bakanı, Refik Koraltan ise Meclis başkanı olmuşlardır.
Büyük umutlar ve beklentilerle iktidara gelen DP’nin ilk yıllarında dıştan, özellikle de ABD’den gelen yardımlar sayesinde görülmemiş bir bolluk yaşanmıştır. 1952 yılında Nato’ya girilmesiyle, II. Dünya Savaşı sonrasında yaşanan yalnızlık tümüyle sona ermiş ve Türkiye, ABD’nin yardımlarını daha yoğun bir biçimde almaya başlamıştır. Dış politikadaki bu gelişmenin doğal olarak iç politikaya da yansıdığı bu dönemde, DP’nin gücü ve toplumdan aldığı desteği artmıştır.
On yıllık Demokrat Parti döneminin sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik alandaki görüntüsü genel hatlarıyla şöyle özetlenebilir: Demokrat Partinin iktidara gelmesiyle 1923’ten beri devam eden denk bütçe ilkesinden vazgeçilmiş, para ve maliye politikası tümüyle değişmiştir. Ekonomik canlanmayı gerçekleştirmeye çalışan yeni hükümet harcamalarını artırmıştır. Bu da ilk yıllarda ekonomik büyümenin önceki yıllara göre hızla artmasına yol açmıştır. Demokrat Parti’nin ekonomideki temel amacı tüm yurt çapında ekonomik kurumsallaşmayı gerçekleştirmek ve özel sektörün gelişmesine öncelik tanımak olmuştur. Bunun sonunda ilk yıllarda milli gelirde % 15’lik bir artış gerçekleşmiş ve ekonomide ciddi bir hareketlenme ortaya çıkmıştır. Fakat 1954 yılından sonra ekonomide, özellikle de dış ticarette denge bozulmaya yüz tutmuş ve sonuçta hükümet kaçınılmaz bir biçimde dış borçlanmaya yönelmiştir. Ancak bu borçlanma siyaseti de 4 Ağustos 1958’de devalüasyon sonucu Türk parasının değerinin düşürülmesine yol açmıştır.
İkinci Dünya Savaşı yıllarında ihmal edilen kırsal kesim ve tarım alanları, DP’nin iktidar olmasıyla canlanmaya başlamıştır. Özellikle Marshall yardımı sayesinde ilk yıllarda başta traktör olmak üzere, tarım aletlerinin yaygınlaştırılması gerçekleşmiştir. 1948 yılında 1800 civarında olan traktör sayısı, 1957 yılına gelindiğinde 44.000’i aşmıştır. Benzer artış biçerdöver sayısında da görülmüştür. 1950 yılında yaklaşık 1000 olan biçerdöver sayısı, 1957 yılında 6000’e ulaşmıştır.
Sanayileşme konusunda DP önceliği özel sektöre vermekle birlikte devlete ait ekonomik kuruluşları genişletmek ve yeni fabrikalar açmaktan da geri durmamıştır. Bu çerçevede 1950 1960 yılları içinde açılan bazı devlet işletmeleri şunlardır: Makine Kimya Endüstri Kurumu(1950), Denizcilik Bankası(1951), Et ve Balık Kurumu(1952), Devlet malzeme Ofisi(1954), Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı(1954), Türkiye Selüloz ve Kağıt Fabrikaları(1955) ve Ereğli Demir Çelik Fabrikaları (1960). Bütün bu gelişmelere karşın 1957 yılından sonra dış kredi alınmasının zorlaşması, ekonominin iyice dışa bağımlı hale gelmesi ekonomik durumu olumsuz etkilemiş ve yatırımlarda ciddi bir azalma görülmüştür.
Demokrat Parti döneminde ulaşım sektöründe de gelişmeler görülmüştür. Ancak bu dönemde Atatürk ve İnönü dönemlerinin aksine demiryollarına değil, daha çok karayolu yapımına öncelik verilmiştir. 1950 yılında 1640 km. olan asfalt yollar, 1969 yılına gelindiğinde 7000 km. geçmiştir.
DP dönemin eğitim politikası da ekonomik politika gibi CHP’den farklı olmuştur. İnönü döneminin ürünü olan Köy Enstitülerinin kapatılarak öğretmen okullarına dönüştürülmesi bu farklı politikanın en çarpıcı örneğidir. Bütün bunlarla birlikte ilk ve orta öğretimde okul, öğrenci ve öğretmen sayısında önemli artışlar gerçekleşmiştir. Yüksek öğretim 1957 yılında Ankara’da Orta Doğu Teknik Üniversitesi, 1958 yılında ise Erzurum’da Atatürk Üniversitesi açılmıştır
Olumlu ve olumsuz çeşitli gelişmeler karşısında DP yöneticilerinin iktidara yeterince hazırlıklı olmamaları ve CHP’nin muhalefet deneyimsizliği, iki siyasal parti arasındaki ilişkileri gün geçtikçe gerginleştirmiş ve ülke kısa zamanda kısır siyasal çekişmelere doğru sürüklenmeye başlamıştır. 1951 yılının Ağustos ayında Halkevleri ve Halkodalarının devletleştirilmesi ve kamu hizmeti yapan bu örgütlerin mal varlıklarının hazineye aktarılması; 1953 yılında CHP’nin tüm mal varlığının “haksız iktisap” olduğu iddia edilerek Hazineye geçirilmesi; yine 1953 yılında Millet Partisi’nin kapatılması; Şubat 1954’te Köy Enstitülerinin öğretmen okullarına dönüştürülmesi ve nihayet basın üzerinde baskıların arttırılması iktidar- muhalefet ilişkilerini kopma noktasına getirmiştir. DP’nin “devr-i sabık” yaratma politikası CHP’nin iyice hırçınlaşmasına yol açmıştır.
Bu arada 1954 yılında yapılan seçimleri de DP kazanmıştır. CHP’nin meclisteki milletvekili sayısının 31’e düştüğü bu seçimlerde DP oylarını artırmış ve oy oranını % 57’ye yükseltmiştir. CHP ise oyların ancak % 35’ini alabilmiştir. DP’nin gücünü artırması, izlenen iç ve dış politikanın toplum tarafından onaylanması anlamı taşımaktaydı. Bu nedenle DP, muhalefet üzerindeki baskılarını 1954 yılından sonra daha da artırmıştır. Gazetecilere hapis ve para cezalarının verilmesiyle CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek’in bir gün gözaltında tutulması ve daha sonraki günlerde 6 ay hapse mahkum olması iktidar-muhalefet ilişkilerini büyük bir çıkmaza doğru sürüklemiştir.
1954-1957 yılları arasındaki DP iktidarının belki de en önemli olayı 6/7 Eylül olaylarıdır. 6 Eylül 1955’te Atatürk’ün Selanik’teki evine bomba atıldığı yönünde çıkan haberler üzerine galeyana gelen bir grup, İstanbul’daki Rumların ev ve işyerlerini tahrip etmiş, mezarlık ve kiliseleri yağmalamıştır. Ordu birliklerinin müdahalesiyle bastırılan olaylar sonucunda sıkıyönetim ilan edilmişse de, Türkiye’nin dış politikada aldığı yara kapatılamamıştır.
DP-CHP gerginliğinin had safhaya ulaşması ve iktidarın güç kaybetmeye başlaması nedeniyle seçimler bir yıl önceye alınarak 1957 yılında yapılmıştır. 1957 seçimlerini de DP kazanmışsa da, oylarında büyük bir düşüş gözlenmiştir. Öyle ki, bu seçimler sonucunda DP % 48 oy oranı ile 424 milletvekili çıkarırken, CHP oy oranını % 41’e yükseltmiş ve 178 milletvekilini Meclis’e sokmuştur. Aynı seçimlerde Cumhuriyetçi Millet Partisi ve Hürriyet Partisi de 4’er milletvekili çıkarmışlardır.
Bu yeni dönemde DP iktidarı ortaya çıkan ekonomik bunalımlar karşısında çaresiz kalmış ve IMF ile Dünya Bankasının dayatmalarına direnememiştir. Yaşanan döviz darboğazı dengeleri alt üst etmiştir. Komşu ülke Irak’ta 14 Temmuz 1958’de darbe yapılması ve ordunun yönetime el koyması, Adnan Menderes hükümetinin kuşkuya kapılmasına yol açmış ve bu nedenle potansiyel bir tehlike olarak görülen CHP ve basın üzerindeki baskılar artmıştır. Bu kuşku DP’nin 12 Ekim 1958’de Vatan Cephesi’ni kurmasıyla yeni bir boyut kazanmış, ülkedeki siyasal kamplaşma ve dolayısıyla da gerginlik geri dönülmez bir duruma gelmiştir. DP iktidarının sonunu hazırlayan gelişmelerin en önemlisi kuşkusuz 18 Nisan 1960’ta Tahkikat Komisyonunun kurulması olmuştur. Başta CHP olmak üzere Meclis içi ve dışı tüm muhalefeti hemen her türlü siyasi faaliyetten men etmeyi hedefleyen Tahkikat Komisyonu, sorunları çözemediği gibi üniversite öğrencilerinin sokağa dökülmesine de neden olmuştur. 28 Nisanda İstanbul Üniversitesinde bir öğrencinin öldüğü ve çok sayıda öğrencinin yaralandığı olaylar sonunda sıkıyönetim ilan edilmişse de, olaylar Ankara’ya sıçramıştır. 21 Mayısta Ankara’da Harp Okulu öğrencilerinin yapmış olduğu yürüyüşle de verilen mesajın iktidar tarafından anlaşılamamasından kısa bir süre sonra 27 Mayıs 1960’ta gerçekleştirilen bir askeri darbe sonucu DP iktidarına son verilmiştir.
Demokrat Parti Döneminin Genel Özellikleri
Demokrat parti iktidarında, iktidar-muhalefet ilişkileri büyük ölçüde gergin olmuştur. 1953’2e CHP’nin ülke genelindeki mal varlığına el konulmuş, halkevleri kapatılmış, Millet Partisi kapatılmıştır.
1954 seçimlerinden sonra siyasi liberalleşmeyi kısıtlayan tedbirler alındı. Seçim işbirliği ve muhalefet partilerinin devlet radyosundan yaralanmalarına kısıtlama getirildi.
Hükümete, devlet memurlarını geçici olarak görevden alma ve erken emekliye sevk etme yetkisini veren bir kanun çıkarıldı.
1955 yılında partideki liberal demokratlar DP’den ayrılarak Hürriyet Partisini kurmuştur.
1950 seçimleriyle iktidara gelen DP, 1954 seçimlerinde oylarını % 57’ye çıkarmış, 1957 seçimlerinde ise hem oy oranında hem de milletvekili sayısında düşüş yaşamıştır.
1957’den sonra başlayan siyasi istikrarsızlık ekonomik istikrarsızlığa da yol açmıştır. İMF ve Dünya Bankasından kredi alabilmek için Türk parası devalüe edilmiş, Devalüasyondan önce 1 dolar 2,80 TL iken devalüasyondan sonra 1 dolar 9 TL olmuştur.
DP İktidarının sonlarına doğru CHP’nin “kin ve husumet cephesine” karşılık “Vatan Cephesi,” kurulmuştur.
1959 Nisan’ın CHP’nin Uşak’tan başlattığı Ege bölgesi propagandası sırasında iktidar ile muhalefet üyeleri arasında çatışmalar yaşandı. İnönü’nün kafasından yaralandığı bu olaylar siyasi tarihimize “Uşak Olayı” olarak geçmiştir.
1960 Nisan’ın yine CHP ve İsmet İnönü’nün içinde bulunduğu “Kayseri Olayı” yaşanmıştır. Bu olaydan sonra muhalefetin faaliyetlerini araştırmak amacıyla 15 DP’li milletvekilinden oluşan geniş yetkilere sahip Meclis Tahkikat Komisyonu kurulmuştur.
Devlet mülkiyetinden serbest girişimciliğe geçiş için düzenlemeler yapıldı. Özel sektör desteklendi. Ulaşım, enerji ve haberleşmede devlet yatırımlarına ağırlık verilmiştir.
Yerli girişimci sınıfından umduğunu bulamayınca yabancı sermaye yatırımlarına yöneldi. Ülkenin zenginlik kaynaklarını daha hızlı üretime açmak için yabancı sermayeden yararlanmaya gidildi ve bu amaçla Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu çıkarıldı.
DP döneminde toplumun 2/3’ ü tarımla uğraştığı için ve milli gelirin yarıdan fazlası tarımdan geldiği için ekonomik gelişmenin stratejisi tarım üzerine kurulmuştur. Tarım makineleri (traktör, biçerdöver vb.) tarıma girmeye başlayınca ekili alanlar iki katına çıkmıştır. Karayolu yapımına ağırlık verilmiş tarımsal ürünler pazarla buluşturulmuştur.
Din dersinin ilkokul programlarına girmesi; İmam-hatip okulları ve ilahiyat fakültelerinin açılması; ezanın tekrar Arapça okunması; devlet radyosunda Kur’an ve dini programlarına yer verilmesi; Atatürk heykel ve büstlerine yönelik saldılar artınca Atatürk’ü Koruma Kanunu’nun çıkarılması gibi gelişmeler DP döneminde yaşanmıştır.
Sadık Bey,
Ben ENKA lisesi öğrencisiyim ve bitirme tezimi DP dönemş hakkında yapacağım. DP dönemi hakkındaki yazılarınızı okudum ve bana yardım edebileceğinizi düşündüm. Tezimde DP birinci dönemindeki ekonomik gelişmelerin dışardan gelen yardımlar sayesinde olduğunu ve ikinci dönemde bu yardımların azalmasıyla ekonominin de bozuldunu anlatacağım. Böyle bir tez konusu olabilir mi ve nerelerden kaynak bulabilirim?
Teşekkürker
slm Aslı, seçtiğin konu lisede dönem ödevi içinse yeterlidir. Yararlanabileceğin kaynaklardan bazılarını yazıyorum:
Demokrat Parti Tarihi ve İdeolojisi- Cem Eroğlu
27 Mayıs İhtilali ve Sebepleri- Ali Fuat Başgil
İkinci Parti ve mitolojiler- Cemil Koçak
Türk Politik Tarihi- Komisyon
http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/45/790/10141.pdf
http://www.mevzuatdergisi.com/2004/04a/02.htm
http://www.1bilgi.com/dis-ticaret/5505/dis-politika-ve-dis-ekonomik-iliskilerin-yonetimi.html
yazınızı gerçekten çok beğendik ve araştırdığımız yazılardan dp ile ilgili olan en aydınlatıcı çalışmalardan biri… teşekkür ederiz…