Değişimin listeleri
MURAT YETKİN
12/04/2011 Radikal Gazetesi
Bütün partiler Meclis gruplarında ciddi değişime gidiyor. Amaç başkanlık sistemi dahil yeni anayasa mücadelesine hazırlık.
Siyasi partilerin dün Yüksek Seçim Kurulu’na 12 Haziran seçimleri için aday listelerini sunmasıyla seçim yarışı son dönemece girdi.
Partilerin aday listeleri yeni kurulacak Meclis’in kıran kırana bir siyasi mücadeleye sahne olacağını gösteriyor.
En önemli gösterge, Meclis’e girmesi muhtemel dört partinin de kadrolarında ciddi değişime gitmeleri.
En köklü değişim CHP’de; neredeyse grubun üçte ikisi değişecek gibi görünüyor. Bu doğal sayılmalı. Çünkü CHP kendi içinde de bir değişim geçiriyor. Deniz Baykal’ın yerine Kemal Kılıçdaroğlu’nun gelmesiyle parti yönetiminde başlayan sancılı yenilenme süreci, şimdi 12 Haziran’da Meclis grubunun yenilenmesiyle tamamlanacak. Kılıçdaroğlu’nun Önder Sav ve Baykal’a yakın isimleri büyük ölçüde tasfiye etmesi, ‘yeni CHP’ siyasetini Meclis’te de destekleyecek bir arayışın işareti.
AK Parti’de de grubun yarıdan fazlası yeni Meclis’te olmayacak. Başbakan Tayyip Erdoğan’a atfen söylenen ‘Bir sonraki seçime bırakma’, ya da nadasa bırakma tezi, anlaşılan son bir haftaki çalışmada rafa kaldırıldı. Liste dışı bırakılanlar arasında bir sonraki seçimde AK Parti’yi sürükleyecek nitelikte isimler yok. Bir tüzük değişikliğiyle ‘üç defa üst üste seçilemez’ kuralını ortadan kaldırmak Erdoğan için daha kolay. Çünkü Erdoğan AK Parti’nin asıl hedefini seçim sonrası, başkanlık sistemini dışlamayan yeni anayasa çalışması olarak belirledi.
Sürprizlere en kapalı parti olarak MHP Meclis grubundaki değişim dahi yarıya yakın. Devlet Bahçeli’nin ülkücü geçmişi olan önde gelen isimlerin yanı sıra Sümer Oral örneğinde olduğu gibi eski merkez sağın önemli isimlerine listelerinde yer vermesi de yeni Meclis’te yaşanacak sert siyasi mücadeleye hazırlık olmak üzere siyasi deneyimi yüksek bir kadro oluşturma arayışını yansıtıyor. Tıpkı AK Parti ve CHP gibi, MHP’nin de bu defa kadın adayların sayısını arttırmış olması, partinin merkeze doğru yolculuğunun devamı.
BDP’deki değişim hem nicel, hem nitel. Leyla Zana, Hatip Dicle gibi siyaset gazilerinin yer alacağı anlaşılan yeni Meclis grubunun, mevcut BDP grubundan daha köşeli hedefler için, daha şahince bir mücadele vermesi sürpriz olmamalı. Bu grupta yer alması muhtemel sosyalist soldan isimler de AK Parti’nin seçim sonrası muhtemel yeni anayasa arayışlarının çetin geçeceğini gösteriyor.
Önümüzde bir tepki Meclisi yok. Önümüzde, belki de ilk defa bu kadar siyasi değişime odaklı bir Meclis var. Partiler de belki ilk defa bu kadar ciddi bir siyasi mücadeleye hazırlık olmak üzere kadrolarını kurmaya çalışıyorlar.
Çünkü bu mücadele, bir yönüyle rejim değişikliğine yol açabilir; burada rejim değişikliğiyle parlamenter sistemden başkanlık sitemine geçiş arayışları anlaşılmalı. Erdoğan, AK Parti’nin 330 sandalyeden fazla kazanması durumunda, bir halkoylamasını da göze alarak başkalık sistemini dışlamayan bir yeni anayasa tartışmasını başlatacaktır.
AK Parti’nin 330’dan az kazanması durumunda, en azından bir halkoylamasını mümkün kılmak için başvuracağı ilk kapının BDP olması beklenebilir. Ancak bu kez karşısında yalnızca ‘askeri vesayete karşı’ söylem zeminiyle yetinmeyecek, Kürt özerkliği için Anayasal güvence arayacak bir BDP bulması muhtemel ve Erdoğan’ın bunu kabul etme ihtimali az.
Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP de bir anayasa değişikliğinden yana olduğu ve bir anayasa değişikliği teklifi üzerinde çalıştığı biliniyor. Ancak CHP’nin gözettiği değişikliğin, başkanlık sistemi, özerklik gibi maddelerden çok, Avrupa standartlarında demokrasi hedefli olacağı yapılan açıklamalardan çıkarılabiliyor. CHP, anayasanın giriş maddelerinde değişikliğin –aslında AK Parti’nin ciddi bir kısmı gibi- tartışılmasından yana olmadığı da biliniyor.
MHP hem bu maddelerin tartışılmasına karşı, hem de anayasa değişikliği gibi bir gündemi öne çıkarmıyor.
Dolayısıyla bütün partiler, anayasa değişikliği ve başkanlık sistemi odaklı olarak rejim değişikliği tartışmaları çerçevesinde sert bir siyasi mücadele için hazırlanıyorlar. Aksi halde kimin birinci, ikinci ve üçüncü geleceği az çok belli bir bir seçim için bu kadar canlı bir mücadeleyi açıklamak kolay anlaşılabilir bir şey değil.